Bismillah
İki yıl önce bir gece yarısı, malum yaz tatili memleketteyiz. Uyumaya hazırlanırken sosyal medyaya göz gezdirmek için telefonu elime aldığımda gördüğüm ilk görüntü şöyleydi: Boğaz köprüsünün yarısını askerler kapatmış, tanklar var fotoğrafta ama anlamıyorum neden. Anlamadığımdan çok önem vermiyorum bırakıyorum telefonu. Sonra annem sosyal medyaya bakınırken bir şeyler olduğunu anlıyor ve hemen televizyonu açıyoruz. Televizyonda yine o görüntü, boğaz köprüsünde tank ve askerler... Darbe diyor annem darbe. Yine anlamıyorum. Nedir ki bu darbe?
Memleket küçük yer ama dışarıda büyük bir hareketlilik var, meydana gidiyor herkes. Kardeşim durur mu? Hemen iniyor aşağı, dış kapı ses yapmasın diye aşağı evin camından atlayıveriyor hatta. Evet bir İstanbul bir Ankara değil burası. Meydanda toplanmaktan başka yapacak bir şey de yok ama şuna eminim ki İstanbul'da da olsak hiç düşünmeden çıkardı kardeşim.
Korkuyor annem, dualar ediyor. Ben o kadar korkmuyorum çünkü farkında değilim olan bitenin. Sonra dedem uyanıyor sesimize. Hayırdır diyor. Annem yine darbe diyor. Dedem de büyük bir endişeyle geçiyor televizyon karşısına. Çünkü biliyor darbenin ne demek olduğunu.
TRT1'de bildiri okunuyor. Sunucu kadının yüzündeki ifadeyi şuan bile çok net hatırlıyorum. Daha çok korkuyor annem. Değiştiriyoruz TRT'yi. Sonra başka bir kanalı yayın sırasında askerler basmış. Ekranda kimseler yok ama yayını kapatamamışlar arkadan gelen sesleri duyuyoruz. Ben de korkmaya başlıyorum.
Sonra bir kanalın canlı yayınına cumhurbaşkanı bağlanıyor facetime ile. ''Milletimizi sokaklara davet ediyorum.'' diyor. Çok geçmeden sokağa çıkıyor insanlar.
Sela okunmaya başlıyor tüm camilerden. Biraz sonra anneannem kalkıyor sabah ezanı sanarak selayı. Hepimizi ayakta görünce şaşırıyor. Darbe diyoruz ama anneannem de pek bilmiyor benim gibi. O da geçiyor televizyon karşısına ve anlamaya çalışıyor olan biteni yarı uykulu halde.
Abdest alıp Fetih suresini okuyoruz. Dualar ediyoruz. Bir an bile tereddüt etmeden sokağa çıkıp tankın önüne atlayan, askerlerle konuşup onları durdurmaya çalışan, atılan ateşlere rağmen bir an bile geri çekilmeyen kardeşlerimize dualar ediyoruz. Ve ben vatanı için canını hiçe sayan güzel insanlarla anlıyorum ne demek olduğunu darbenin. Ve hatta anlıyorum ne demek olduğunu vatan için can feda etmenin.
İlkokul beşinci sınıfı bitirirken bir yıl sonu gösterisi hazırlamıştık. Benim de rol aldığım bir tiyatro oyunu vardı. Oyunda öğretmen ''Vatan nedir?'' diye soruyordu. Berke şöyle cevaplıyordu:
-Vatan anamızdır öğretmenim. Ana kadar kutsal, üzerinde yaşadığımız uğrunda öleceğimiz topraklardır.
Bunun ne anlama geldiğini o gün belki de hiçbirimiz anlayamamıştık. Aradan yıllar geçti ve ben 15 Temmuz 2016 günü o cevabın ne demek olduğunu çok iyi anladım.
Allah o gün sokağa çıkan, tankların karşısında iman gücüyle dimdik duran kardeşlerimizden razı olsun. 15 Temmuz dendiğinde akla gelen öyle çok isim var ki... Tüm şehitlerimize rahmet eylesin Allah... Haklarını nasıl öderiz bilmem.
Bir daha öyle günler yaşatmasın Rabb'im...
İki yıl önce bir gece yarısı, malum yaz tatili memleketteyiz. Uyumaya hazırlanırken sosyal medyaya göz gezdirmek için telefonu elime aldığımda gördüğüm ilk görüntü şöyleydi: Boğaz köprüsünün yarısını askerler kapatmış, tanklar var fotoğrafta ama anlamıyorum neden. Anlamadığımdan çok önem vermiyorum bırakıyorum telefonu. Sonra annem sosyal medyaya bakınırken bir şeyler olduğunu anlıyor ve hemen televizyonu açıyoruz. Televizyonda yine o görüntü, boğaz köprüsünde tank ve askerler... Darbe diyor annem darbe. Yine anlamıyorum. Nedir ki bu darbe?
Memleket küçük yer ama dışarıda büyük bir hareketlilik var, meydana gidiyor herkes. Kardeşim durur mu? Hemen iniyor aşağı, dış kapı ses yapmasın diye aşağı evin camından atlayıveriyor hatta. Evet bir İstanbul bir Ankara değil burası. Meydanda toplanmaktan başka yapacak bir şey de yok ama şuna eminim ki İstanbul'da da olsak hiç düşünmeden çıkardı kardeşim.
Korkuyor annem, dualar ediyor. Ben o kadar korkmuyorum çünkü farkında değilim olan bitenin. Sonra dedem uyanıyor sesimize. Hayırdır diyor. Annem yine darbe diyor. Dedem de büyük bir endişeyle geçiyor televizyon karşısına. Çünkü biliyor darbenin ne demek olduğunu.
TRT1'de bildiri okunuyor. Sunucu kadının yüzündeki ifadeyi şuan bile çok net hatırlıyorum. Daha çok korkuyor annem. Değiştiriyoruz TRT'yi. Sonra başka bir kanalı yayın sırasında askerler basmış. Ekranda kimseler yok ama yayını kapatamamışlar arkadan gelen sesleri duyuyoruz. Ben de korkmaya başlıyorum.
Sonra bir kanalın canlı yayınına cumhurbaşkanı bağlanıyor facetime ile. ''Milletimizi sokaklara davet ediyorum.'' diyor. Çok geçmeden sokağa çıkıyor insanlar.
Sela okunmaya başlıyor tüm camilerden. Biraz sonra anneannem kalkıyor sabah ezanı sanarak selayı. Hepimizi ayakta görünce şaşırıyor. Darbe diyoruz ama anneannem de pek bilmiyor benim gibi. O da geçiyor televizyon karşısına ve anlamaya çalışıyor olan biteni yarı uykulu halde.
Abdest alıp Fetih suresini okuyoruz. Dualar ediyoruz. Bir an bile tereddüt etmeden sokağa çıkıp tankın önüne atlayan, askerlerle konuşup onları durdurmaya çalışan, atılan ateşlere rağmen bir an bile geri çekilmeyen kardeşlerimize dualar ediyoruz. Ve ben vatanı için canını hiçe sayan güzel insanlarla anlıyorum ne demek olduğunu darbenin. Ve hatta anlıyorum ne demek olduğunu vatan için can feda etmenin.
İlkokul beşinci sınıfı bitirirken bir yıl sonu gösterisi hazırlamıştık. Benim de rol aldığım bir tiyatro oyunu vardı. Oyunda öğretmen ''Vatan nedir?'' diye soruyordu. Berke şöyle cevaplıyordu:
-Vatan anamızdır öğretmenim. Ana kadar kutsal, üzerinde yaşadığımız uğrunda öleceğimiz topraklardır.
Bunun ne anlama geldiğini o gün belki de hiçbirimiz anlayamamıştık. Aradan yıllar geçti ve ben 15 Temmuz 2016 günü o cevabın ne demek olduğunu çok iyi anladım.
Allah o gün sokağa çıkan, tankların karşısında iman gücüyle dimdik duran kardeşlerimizden razı olsun. 15 Temmuz dendiğinde akla gelen öyle çok isim var ki... Tüm şehitlerimize rahmet eylesin Allah... Haklarını nasıl öderiz bilmem.
Bir daha öyle günler yaşatmasın Rabb'im...
Yorumlar
Yorum Gönder