Yunus Emre'yi Tanımak

                                                                                                                                                                                bismillah

BİR DİZİ BİR KİTAP

TRT1'de 2015 yılında yayınlanan Yunus Emre: Aşkın Yolculuğu dizisini izlemeyi uzun zamandır istiyordum. Ramazan'dan önce Youtube'dan izlemeye başladım. Dizinin bölümleri alışık olduğumuzun aksine oldukça kısa. Yoğunluktan izlemeye vakit bulamadığım ya da unuttuğum oldu derken Ramazan geldi ve Trt1'de gece on ikiden sonra diziyi koymaya başladılar. 

Geçen sene doğum günümde çok sevdiğim bir mektup arkadaşım İskender Pala'nın OD kitabını hediye etmişti. OD'u eminim duymuşsunuzdur. Lisede edebiyat öğretmenimiz bu kitabı okuyup kitapla ilgili sınavı geçene ekstra not vereceğini söylemesine rağmen okumamıştım. Sık sık internette, sosyal medya gönderilerinde ve kitap tavsiye listelerinde de bolca görüyordum. Sizde de oluyor mu bilmiyorum bazen herkesin şiddetle tavsiye ettiği bir kitabı okumayı çok istememe rağmen bir soğuma oluyor ve kesinlikle elime alıp okuyasım dahi gelmiyor. Şiddetsiz İletişim kitabında da bunu yaşamıştım. O kadar çok öneriliyordu ki tekrar baskısı çıkar çıkmaz hemen sipariş etmiştim. Aradan yaklaşık iki yıl geçti ve hala okumadım, içimden de hiç gelmiyor doğrusu.

İskender Pala OD

OD kitabında da bu tür bir hisle karşılaştığım için bir sene olmasına rağmen okunacak kitap listeme ekleyememiştim. Yunus Emre dizisine başladıktan sonra Yunus Emre'yi daha iyi ve yakından tanımayı o kadar istedim ki OD kitabı da Yunus Emre'yi anlattığından gözüme yepyeni ve merak uyandıran bir kitap olarak göründü ve sonunda okumaya başladım. 

Yunus Emre: Aşkın Yolculuğu ve OD

Ramazan boyunca gece diziyi izliyor gündüz fırsat buldukça kitabı okuyordum. Dizi ve kitaptaki hikaye birbirine tamamen uyuşmuyordu. Bu başlarda beni çok rahatsız etti ve kafamı karıştırdı çünkü bir bütünlük oluşmuyordu bir türlü zihnimde. Sonrasında öğrendim ki Yunus Emre'nin hayat hikayesi net olarak bilinmiyormuş. Bu bilgiden sonra daha rahat bir şekilde Yunus Emre'yi tanıma yolculuğuna devam ettim. 

Yunus Emre bir derviş olarak başlıyor aşkı arama yolcuğuna ve epey zorlanıyor nefis mücadelesinde. Diziyi izlerken derviş olmayı istedim. Öyle karmaşık ve değişik bir çağda yaşıyoruz ki, kendimi bu çağa ait hissetmediğim çok oluyor. Ben Bu Çağa Ait Değilim yazımda da bu konuyu ele almış ve epey iç dökmüştüm. Belki Yunus zamanında yaşayıp onun gibi bir derviş olsak çok daha güzel olurdu. Gerçi onun gibi olmak herkese nasip olmaz. Dergahta pek çok derviş vardı lakin hepsi nefis mücadelesinde Yunus gibi olamadı... 

Diziyi sahurdan önce annem ve kardeşimle izliyorduk. Hatta öyle ki daha dizi başlamadan saatin yaklaşması bile heyecanlanmamıza yetiyordu. Bacım Sultan'ın aşkıyla dertlendik, hem de Yunus'la kavuştuklarında gözlerimiz yaşaracak kadar! Molla Kasım'a ise hem sinir olduk hem üzüldük. Geç de olsa hatasını anlamasıyla rahatladık. İsmail'i İsmail'imiz bildik... Anlayacağınız çok başka bir bağ kurduk diziyle. 

Bizim Yunus

Kitabı da dün akşam bitirdim. Yunus Emre ölümle selamlaşırken bile ders veriyordu ona dua etmek için gelenlere. Ne güzel bir insanmış ve ben ne geç tanımışım. İsmiyle ve şiirleriyle çocukluğumuzdan beri tanışığız ama kendini tanımak bambaşkaymış. Allah ondan razı olsun, bıraktığı her bir dize apayrı bir ders bizlere. Çok sevdiğim ve uzun süre dilimden düşüremediğim dörtlüğü paylaşmak istiyorum sizlerle. Bu arada Çalap eski dilde Yaratıcı anlamına geliyormuş. Bedbaht ise bildiğiniz üzere talihsiz demek.

Gönül Çalab'ın tahtı                                     

Çalap gönüle baktı

İki cihan bedbahtı

Kim gönül yıkar ise

Yunus Emre'yi daha yakından tanımak isterseniz diziyi ve kitabı öneririm. Ve sizlerin de onu anlatan bildiğiniz başka dizi, fim, kitap hatta belki blog öneriniz varsa ve benimle paylaşırsanız memnun olurum.

Bir sonraki yazıda görüşmek duasıyla...

Sağlıkla ve umutla kalın... 💛